'Ahi' kelimesi Arapça 'kardeş' demektir.
Ahilik bizim tarihimize Anadolu Selçuklular döneminde başlamış ve Osmanlı Döneminde de devam etmiş önemli bir mirastır. Bir şehirde bulunan esnaf, işyeri sahibi ve üretim sahiplerinin, zanaatkârların oluşturduğu ortak meslek örgütleri bütünüdür. Şekil açısından günümüzdeki esnaf ve ticaret odalarına benzetilebilir. Ancak, daha kapsamlı, kendilerine ait değerleri olan, etkin denetim işlevi gören, standartlar oluşturan bir örgütler bütünüdür.
Ahilik örgütü ise bir iş ve meslek sahibi kişilerden, zanaatlar ve üretim sahiplerinden oluşmaktadır.
Anadolu Selçuklu Devleti döneminde, her şehirde kişi ve meslek sahipleri kendi aralarında özgün bir örgütlenmeye sahiptirler. Bu örgüt, belli değerlere ve standardlara uyumu gözeten, denetleyen, mesleklerin niteliklerini yükseltmeye çalışan, hatta yeni kuşaklara bir meslek ve zanaatkârlı eğitimi veren etkin bir yapıdır.
Ahiliğe giriş belli şartları yerine getirmekle mümkündür. Ancak bundan sonra, bir törenle (şed bağlama- kuşak bağlama) yeni üye Ahiliğe katılabilmektedir. Katıldıktan sonra kendi mesleğiyle ilgili iş ahlakına uyacağına söz vermiş demektir. Örneğin; Ahilik örgütüne katılan kişi sattığı ürünleri eksiksiz tartmak, fiyata uygun nitelikte üretmek zorundadır. Müşterilerini aldatmamalıdır. Yalan söylememeli, ahlaklı olmalıdır.
Aynı zamanda toplumdaki ihtiyaç sahiplerine, yoksullara yardım etme gibi sosyal içerikli görevleri de yerine getirmiştir.
Ahilik Örgütü Anadolu Selçuklu Devletinden sonra Osmanlı Döneminde de özellikle ilk dönemlerde etkinliğini sürdürmüştür.
Bugün Orta Anadolu'daki birçok şehir Türkleşmesini ve Müslümanlaşmasını Ahilere borçludur diyebiliriz. O dönemin hatırası, Ahiliğin mührü günümüzde bile yaşamaktadır. Örneğin; Ankara'nın Etimesgut ilçesi, Akı Mesut'un (Ahi kelimesi milletimizce 'akı' olarak telaffuz edilmiştir) hatırasıdır.
Ahilik örgütü dünyadaki ilk 'meslek ahlakı', 'meslek etiği' uygulamalarından birini gerçekleştirmiştir. Maalesef, 1980'lerden sonra 'meslek etiği' uygulamalarını Avrupa'dan almaya başladık. Tarihimizdeki Ahilik Örgütü gibi bir zenginliği değerlendiremediğimizi vurgulamak gerekir.
İş ahlakının, ticaret etiğinin mumla arandığı günümüzde Ahilik Örgütünü incelememiz yararlı olacaktır. Anadolu'yu biz yapan bütün Ahilere selam olsun...
Türklerin Anadolu'da karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sıkıntılarına çözüm getirmek ve yerli Bizans ekonomisine karşı rekabet edebilmek ihtiyacından doğan özgün bir kuruluştur. Önceleri Anadolu'daki Türk esnaf, sanatkar ve üreticiler birliği olarak faaliyette bulunan örgüt, sonraları toplumun tüm katmanlarını içine almıştır.
Ahilik teşkilatının kurucusu, iktisatçı, filozof Ahi Evran' dır.Ahi Evran 1171'de Azerbaycan'ın Hoy kasabasında doğdu. İlk tasavvuf terbiyesini Hoca Ahmet Yesevi'den, ilmini de Fahreddin-i Razi'den almıştır. 1205 yılında Kayseri'ye giden Ahi Evran daha sonra Konya, Denizli ve Kırşehir'e gelerek Ahi birliklerinin teşkilatlandırılmasını sağlamıştır.
AHİLİĞİN TEMEL İLKELERİ
Bireyi, yamaklıktan ustalığa giden yolda olgunlaştırmaya çalışan Ahi kurumunun meslekî ahlâk ve görgü kurallarının temel ilkeleri aynı zamanda da iyi ve faydalı insan olmanın temel ilkeleridir:
- İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak,
- İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak,
- Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak,
- Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak,
- Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak,
- Cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak,
- Küçüklere sevgi, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmak,
- Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak,
- Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek,
- Hataları yüze vurmamak,
- Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güler yüzle ve güvenilir olmak,
- Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek,
- Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek,
- Yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak,
- Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek,
- İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapmak,
- Daima iyi komşulukta bulunmak, komşunun eza ve cahilliğine sabretmek,
- Yaratandan dolayı yaratıkları hoş görmek,
- Hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak,
- İyilerle dost olup, kötülerden uzak durmak,
- Fakirlerle dostluktan, oturup kalkmaktan şeref duymak,
- Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak,
- Allah için sevmek, Allah için nefret etmek,
- Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak,
- Emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek,
- Açıkta ve gizlide Allah'ın emir ve yasaklarına uymak,
- Kötü söz ve hareketlerden sakınmak,
- İçi, dışı, özü, sözü bir olmak,
- Hakkı korumak, hakka riayetle haksızlığı önlemek,
- Kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek,
- Belâ ve kötülüklere sabır ve tahammüllü olmak,
- Müslümanlara lütufkâr ve hoş sözlü olmak,
- Düşmana düşmanın silahıyla karşılık vermek,
- İnanç ve ibadetlerinde samimi olmak,
- Fani dünyaya ait şeylerle öğünmemek, böbürlenmemek,
- Yapılan iyilik ve hayırda hakkın hoşnutluğundan başka bir şey gözetmemek,
- Âlimlerle dost olup dostlara danışmak,
- Her zaman her yerde yalnız Allah'a güvenmek
- Örf, adet ve törelere uymak,
- Sır tutmak, sırları açığa vurmamak,
- Aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak,
- Feragat ve fedakarlığı daima kendi nefsinden yapmak
Ahiliğin çok etkili olduğu önemli alanlardan biri de askeri ve siyasi alandır.Ahi birlikleri, cemiyetin huzuru için uzlaşmacı ve uzlaştırıcı bir tutum getirmişlerdir.Bu teşkilatın çatısı altına giren esnaf ve sanatkârlar, mesleki, dini, ahlâki eğitimden ayrı olarak, askeri talim ve terbiye de görmüşlerdir.Anadolu'da süratle yayılan, köylerde ve uç bölgelerde büyük nüfuza sahip olan bu teşkilat,özellikle de 13. yüzyılda devlet otoritesinin zayıfladığı bir dönemde, şehir hayatında sadece iktisadi değil, siyasi yönden de önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Ahilik teşkilatı, Türk dilinin ve kültürünün koruyucusu olmuştur. Anadolu'daki diğer dillere, özellikle Arap, Acem, Bizans kültürlerine karşı Türk kültürünü koruyup, Türkçe konuşan ve Türkçe yazan ozanları ve düşünürleri bir şemsiye altında toplayan Ahi teşkilatı olmuştur. Böylece Ahiler, bizi biz yapan dilimizi, koruyup geliştirmişlerdir.
Hoca Ahmet Yesevi'den başlayarak büyük Türk düşünür ve gönül adamları Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Eran, Aşık Paşa, Gülşehri, Hacı Bayram Veli ve daha niceleri hem İslamiyeti, hem de milli özelliklerimizi ve değerlerimizi Türkçe ile anlattılar, yazdılar ve yayınladılar. Osmanlı Devleti'nin Türkçe'yi devletin resmi dili kabul etmesi, bu dili cihan şumul bir konuma getirmesinde, Ahilerin büyük katkısı olmuştur.
Ahiler Türkçe konuşmaya, Türkçe yazmaya ve Türkçe'yi diğer milletlere yaymaya özel önem vermişlerdir. Ahiler, sadece Türkçe'yi öğrenip-öğretmekle kalmayıp; dil yönünde kabiliyetli insanları, edebiyatçıları, şairleri yetiştirerek onlara ciddi sorumluluklar yüklemişlerdirler. Böylece Türkçe'nin günümüze kadar çok ileri bir seviyede gelmesini sağladılar.
Yunus'un yaşadığı dönem, Ahilerin Anadolu'da yaşadığı en faal dönemdir. Kendisi de bir Ahi olan Yunus Emre'nin yüzyıllar önce yazdığı şiirlerini bugün rahatlıkla anlayabiliyorsak işte bunu Ahi teşkilatına borçluyuz.
Ahiliğin en önemli özelliklerin birisi; teşkilata mensup kimselerin, yani esnaf-sanatkar ve çalışanların manevi ihtiyaçlarına cevap verecek bir inanç ve ahlâk anlayışına sahip olmalarıdır. Bu özelliği ile Ahilik temel kurallarını Fütüvvetçilikten almıştır.
Fütüvvet Arapça bir kelime olup, sözlükte cömertlik, gençlik, yiğitlik, kahramanlık, alçak gönüllülük, diğergâmlık gibi anlamlara gelir. Fütüvvetten bahseden eserlere bakılırsa, bu kavramın içinde neredeyse, İslamiyet'in telkin ettiği bütün güzel ahlâk esaslarını bulmak mümkündür. Mutasavvıflara göre fütüvvet, peygamberlerden kalma bir ahlâk yoludur.
Sülemî'nin Fütüvvet Kitabı'ndan şu hususları başlılar halinde sunabiliriz.
o- Kötülüğe iyilikle karşılık vermek,
o- Yaptığı işten karşılık beklememek,
o- Gücü varken affetmek,
o- Başkalarının kusurlarını bırakıp, kendi kusuruyla uğraşmak,
o- Şefkatli olmak, başkalarını kendisine tercih etmek,
o- Hiçbir durumda yaltaklanmamak,
o- Zenginse, fakiri hiçbir sebeple hizmetinde kullanmamak,
o- Halka tenezzül etmemek, yüz suyu dökmemek,
o- Verenin de, alanın da Allah olduğunu bilmek,
o- Kerem sahibi olmak,
o- Alçak gönüllü olmak, kendini beğenmişlikten kaçınmak,
o- Hiç kimseyi azarlamamak,
o- Sır saklamak,
o- Hizmette ve vermede ayırım yapmamak.
Sadece bazılarını saydığımız bu fütüvvet prensipleri, netice olarak, insanı başı dik gönlü dok olmaya, alıcı değil verici durumda bulunmaya, dolayısıyla üreticiliğe, bütün varlıklara karşı sevgi ve şefkat beslemeye ve manevi olgunluğa yönelten hususlardır.
Ahiler yalnız şehir ve kasabalardaki esnaf ve sanatkarları eğitip yetiştirmekle kalmamış Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar uzanmıştı. Anadolu köylerinin pek çoğunda kırk elli yıl öncesine kadar "yaran odası" ve "misafir odası" adı altında misafirhaneler vardı. Köy kahvelerinin hızla çoğalmasıyla birlikte, yüzyıllarca ahlâkî sosyal bir görev yapmış olan bu kurum da yavaş yavaş kendiliğinden ortadan kalkmaya başlamıştır.
İbn-i Batuta'nın övgü ile bahsettiği, mükemmelliğini anlata anlata bitiremediği Ahi zaviyeleri bir çok köyde "konuk odası" olarak görev yapıyordu. Konuk odalarının her türlü ihtiyacı ekonomik durumu iyi olan aileler tarafından gönüllü olarak karşılanırdı. Köye gelen misafirlerin yeme, içme, konaklama, vb her türlü hizmetleri buralarda ücretsiz bir şekilde karşılanırdı.
Ulaşım ve haberleşme imkanlarının son derce kısıtlı olduğu dönemlerde, meslekleri gereği seyahat etmek zorunda olanlar için bu odaların önemi son derece büyüktür. Yaran odalarının bunların dışında pek çok görevleri daha vardı. Yaran odaları da, tıpkı Ahi zaviyeleri gibi eğitimin gelişmesine ve insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma duygusunun yerleşmesine önemli katkılar sağlamıştır.
Yaran odalarında, özellikle uzun kış gecelerinde, yapılan toplantılarda köyün ve köylünün sorunları konuşulduğu gibi, dini ve milli kitaplar okunur, meslekî ve ahlâkî konuda sohbetler edilirdi. Okula gidecek öğrencinin, askere gidecek gencin, evlenecek kişinin problemleri bu odalarda masaya yatırılır ve çözülürdü.
Adres:
KIRŞEHİR ANKARA KARA YOLU 18.KM AÇIK CEZA İNFAZ KURUMU KAMPÜSÜ İÇİ MERKEZ / KIRŞEHİR
Telefon
03862243033